![]() |
Bazı kelimeler rengarenk |
Aşağıdaki kelimelerin tamamı eylem, isim, sıfat veya zarf olarak kullanılabiliyor. Teorik olarak aynı kelimeyi aynı cümlede en az 4 kez geçecek ve her biri farklı anlam verecek şekilde kullanmak mümkün. Saçma belki ama mümkün.
- Without hesitating for a second, he seconded the second man in the line who arrived second, despite his second class behavior. sırasıyla isim, eylem, sıfat, zarf, sıfat
- The police fined a fine man for acting fine, a type of fine that would be considered not fine. sırasıyla eylem, sıfat, zarf, isim, sıfat
prompt: teşvik etmek, sufle, çabuk, tam da
double: ikiye katlamak, bir şeyin kopyası, iki misli, ikiye (kıvırmak, bölmek vb.)
short: kısa devre yaptırmak, sek alkol (sert olanlar), kısa, zamanından önce
fine: ceza kesmek, para cezası, iyi (sıfat,zarf aynı çeviri)
even: eşitlemek, akşam, eşit, pürüzsüz, bile, hatta
firm: sağlamlaştırmak, şirket, sıkı, sert, kararlıca
counter: karşı koymak, sayaç, tezgah, zıt, ters, aksi yönde
close: kapamak, çıkmaz sokak, yakın, dibinde
last: sürmek (zaman açısından), sonuncu, geçen, en son
damn: lanetlemek, beddua, kahrolası, lanet, çok
second: desteklemek, saniye, ikinci, bir kez daha
fast: oruç tutmak, oruç, hızlı, hızlıca
clean: temizlemek, temizlik, temiz, tamamıyla
still: durdurmak, sessizlik, kare (sinema, fotoğraf), durağan, hala
forward: iletmek, forvet, ileriye dönük, ileriye
collect: toplamak, kısa dua, karşı ödemeli
express: ifade etmek, hızlı tren / otobüs, hızlı(ca)
wrong: haksızlık yapmak, zulmetmek, hata, yanlış, adaletsiz bir şekilde
back: desteklemek, arka, sırt, geri, arkaya, geriye
down: alaşağı etmek, garez, mutsuz, kapalı, aşağı
light: yakmak, ışık, aydınlık, hafif(çe)
fair: şekillendirmek, havanın güzelleşmesi, fuar, adil(ce), ortalama, çok, oldukça
steady: sakinleşmek, düzeltmek, istikrar(lı)(bir şekilde)
best: yenmek, en iyisi, en iyi, diğerlerinden daha iyi (çok)
pop: patlatmak, aniden ortaya çıkmak, ani patlama sesi, popüler, birden, aniden
quiet: sakinleştirmek, sessizlik, sakin, oldukça
full: tepeleme doldurmak, doyasıya, dolu, doymuş, tam, her yönüyle, doğrudan
low: böğürmek (inek gibi), kötü dönem, az, alçak, kalitesiz, alçaktan
better: iyileştirmek daha iyisi, daha iyi, daha iyi bir şekilde
plain: şikayet etmek, ova, sade, gösterişsiz, açıkça, anlaşılır şekilde
well: yüzeye çıkmak, ortaya çıkmak, kuyu, pınar, kaynak, merdiven boşluğu, hoş, iyice
rough: dövmek, yıkmak, serseri, taslak, kaba, sert, pürüzlü, belirsiz, zorla
round: etrafından dolanmak, etrafını sarmak, halka, tur, sefer, top, yuvarlak, yaklaşık, çepeçevre
wrong: kötü davranmak, hata, yanlış, uygunsuz(ca)